Simge Kavramı ve Simgesel Düşünme

2020-07-04T02:32:17+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , |

İnsan birçok nitelikle yüklü karmaşık bir varlıktır. Niteliklerinin her birine bağlı olarak ele alınabilir ve tanımlanabilir. Birçok bilimsel disiplin, yöntemine ve kuramına bağlı olarak insanı ele almakta ve kendi durduğu yerden insanı incelemektedir. Bilimsel yazına (literatüre) baktığımızda, bu türden denemelerin hepsinin sonuçta yönteme ve kuramın özeğine bağlı olarak belli bir görüşü yansıttığı görülmektedir. Bu nedenle, insan bilimleri üzerine söylenecek hiçbir söz insan kavramını tüketemez; olsa olsa ona bir katkı sağlar. Bunun anlaşılır bir nedeni vardır; şöyle ki insan kendini (insanı) herhangi bir nesneyi incelediği gibi inceleyemez, çünkü bilen ile bilinen aynı olunca, her bilme girişimi bir değişimle sonuçlanır. Bu [...]

Yeryüzünde Bir “Yabancı”

2020-07-04T02:35:58+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , , |

“Toprağın ürününü yemek için ömür boyu zahmet çekeceksin.” Tekvin 3:17 İki dünya savaşının ardından ortaya çıkan “kimlik bunalımı”, insanı, kendisini nasıl tanımlayacağı ve neye inanacağı, neyi ümit edeceği konusunda kararsız kıldı. Ne din kurumu ne de devlet otoriteleri insanlığı bu büyük felâketlere karşı koruyabilmişti. Özellikle Fransız devriminden sonra, tüm dünyada “ulusçu devlet” örgütlenmeleri ile “hümanist” ve “pozitivist” eğitim yaygın olarak kabul gördü. Bu, toplumların yeni varoluş biçimiydi ve bu yeni uygarlık modelinin sloganı da “Bilimsel bilginin ışığında kör inanç, kaba güç ve bağnazlık önlenmelidir” özdeyişiydi. Ancak beklenen olmadı. İki büyük dünya savaşının neden olduğu maddi ve manevi çöküş, aynı [...]

Gelin Tanış Olalım

2020-07-04T03:01:56+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , |

“Gelin tanış olalım; işi kolay kılalım, Yâd isek bilişelim; sevelim sevişelim, Dünya kimseye kalmaz.” Yunus Emre Anadolu kişisi, Doğu ile Batı arasında bulunduğu ve her iki uygarlığı da yakından tanıdığı için anlama ve anlaşmada etkin rol alabilir. Doğu ve Batı uygarlıklarını en temelde ayıran özellik; Doğu’nun “söz” ve “vicdan”, Batı’nın ise “göz” ve “akıl” uygarlığı oluşlarıdır. Söz uygarlığını Uzakdoğu, Sanskrit uygarlığına kadar yaymak olanaklıdır. Doğu “içe dönük”, “sözel-işitsel” ve “meditatif” bir uygarlıktır; dinlerin ve mistik akımların doğduğu yerdir. Yaşamı, simgeler aracılığıyla kavrar ve bir anlam çoklusu içinde yorumlara yer verir; yaşam “niyete bağlı” bir biçimde gelişir, şiir ve edebiyat [...]

Doğu-Batı Estetiği

2020-07-04T23:09:11+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , |

Estetik felsefî bir disiplindir ve konusu sanat, daha açıkçası güzel sanatlardır. Estetik Grekçe bir sözcüktür ve “duyum bilimi”, “duygu bilimi” anlamlarında kullanılmıştır. Ancak bu anlam estetik kavramını doyurucu değildir; çünkü estetik, günümüzde “sanat felsefesi” ya da “güzel sanat felsefesi” anlamında kullanılmaktadır. Estetik, sanatın özünü ve evriminin yasalarını olduğu kadar, güzelin çeşitli dışavurumlarını da inceleyen güzelin bilimidir. Estetik, güzelliğin sağladığı duyusal hazzın incelenmesine indirgenemez; böyle yapıldığında “sanatsal yaratı kuramı” dışta bırakılmış olur. Estetik, gerçekliğin yasalarının bilinmesiyle de yetinemez. Bu türden genellemeler sanatın duyusallığını göz ardı ederek soyutlamalara ulaşır. Sanat nesneleri (eserleri) arzu nesnelerinden ayırt edilir. İnsan arzu nesnelerine onu tüketmek [...]

Acil Barış!

2020-07-17T00:16:47+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , , |

Ülkemizde son on yıldır en çok sözü edilen kavram “barış” olmuştur. Giderek de gündemin temel belirleyici özeğine (merkeze) oturmaktadır. Toplumun çeşitli kesimleri, bu konudaki duyarlılığını her fırsatta ortaya koymaktadır. Beyinler, akıllar, düşünceler, duygular bir kavramla bu denli uğraşıyor, tartışıyorsa, o zaman ortada bir sorun var demektir. Çünkü kavramlar, yaşam gerçekliğinden insan usuna yansıyarak oluşurlar. Peki, sorun nedir? İnsanlar “barış” kavramının etik, estetik, edebî vb. entelektüel yapısını mı merak ediyorlar; amaçları düşünsel, sanatsal ufuklarını mı genişletmek? Kuşkusuz değil. Ortada bir gerçek var; o da toplumsal barışın giderek bozulması ve onun getireceği kaosun belirsizlik ve güvensizlik ortamı yaratacağı korkusu. İnsanımızı birbirine [...]

Yöntem Sorunu

2020-07-04T23:49:46+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , , |

En genel olarak yöntem, bir işin gerçekleştirilmesi, bir bilginin elde edilmesi, uygulanması ve çıkan sonuçların değerlendirilmesi için kullanılan yol, yordam olarak tanımlanır. Batı uygarlığında yöntem method olarak terimleştirildi. Antik Yunan’da kanon, örnek ve yöntem olarak kullanılmıştı. Yunan dilinden Arapça’ya, kural ve ilke anlamında kanun diye çevrilmiştir. Ünlü aydınlanmacı Alman düşünürü I. Kant, kanon’u şöyle tanımlamıştır: “Kanon terimiyle, bilgi güçlerinin kullanılışını saptayan önsel ilkelerin topunu anlıyorum.” Yöntem söz konusu olduğunda, onun daha belirgin ve tanımlı kılınması bakımından, “Neyin yöntemi?” ya da “Neyle ilgili yöntem?” diye sorulması gerekir. Bir nesnenin, bir olayın, bir olgunun ve bunlarla olan ilişkinin yöntemi mi? Ya [...]

Tasavvufta Ahlâk Sorunu

2023-12-08T13:52:28+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , |

“Din, fiilen ahlâk içinde yaşamaktır. İlim bir araçtır.” Lütfi Filiz Tasavvuf ve ahlâk söz konusu olduğunda, özgün bir yazım ve kavramlar dizisi de söz konusu olur. Tasavvufun kavramları bir yandan felsefi, diğer yandan şiirsel bir niteliğe bürünmüştür. Bu nedenle, tasavvuf salt felsefe kavramlarıyla açıklanamaz. Bilinç için felsefi kavramlar “gündüz” ve “aydınlık”, mistik kavramlar “gece” ve “karanlık” ise, tasavvuf için kavramlar “alacakaranlık” gibidir; tasavvufun dili kavram ve simgeleri birlikte barındırır. Bir yanı akla dönük, bir yanı ise kalbe dönüktür, çünkü Tasavvufa göre insan, “görünmez bir ruh” ile “görünür bir beden”den oluşmuştur; bu ikisinin arasını cem eden ise “kalb” denen ve [...]

Tarih Bilinci ve Kimlik Sorunu

2020-07-02T21:06:50+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , |

İnsan “dünya içinde” bir tarih varlığıdır. Doğasıyla, kültürüyle, genetik kalıtımı, dili ve toplumsal varoluşuyla tarihseldir. Böylece de sonlu ve geçici varlıktır. Başka bir deyişle insan, dünya tarihinin belli bir kesitinde ortaya çıkar ve var olur. İnsan, bir yanıyla doğanın, diğer yanıyla da tarihin ya da zamanın çocuğudur. Biyolojik yanıyla insan, bir olanaklılıktır. Gerçekleştirilmek üzere birtakım yetilerle donanmıştır. Hayvanlardaki yetkin içgüdüler insanda bulunmaz; doğa bunun yerine insana zekâ bağışlamıştır. Yaşamla başa çıkabilmek için verili yetilerden çok kazanılmış ve geliştirilmiş yetilere gereksinim vardır. İnsan bunu zekâsıyla yapmaktadır. İnsan doğduğunda toplumun kucağına doğar; kendisine ait değildir, içine doğduğu topluma ve o toplumun [...]

İnsan Üç Kez Doğar

2020-07-02T00:54:47+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , |

Birinci doğum “ekin ortamı”yla kuşatılmıştır. İkinci doğum “eğitim”e doğmaktır; insan pedagojik, psikolojik ve bilimsel yöntemlerle biçimlendirilir. Üçüncü doğum, “insanın kendisinden doğmasıdır” ki bu da insanın kendi yaşamına kendi özgür istenciyle biçim vermesidir. İnsan dünyaya geldiğinde, genetik özellik, yetenek ve doğal eğilimlerinden başka bir şeyi yoktur. Hangi ekinsel çevreye doğduysa, onun referanslarıyla biçimlenmeye başlar. Anne babasını, ırkını, dinini, coğrafyasını, tarihini, kısaca ekinini seçemez. Kendisine özenle ve sevgiyle sunulan aile ekini, her karşı koyuşunda cezayla sınırlanır; böylece, insan yaşamının bu en savunmasız ve korunmaya gereksinim duyduğu ilk yıllarında baş eğmeye, yetkeye bağlanmaya zorlanır. Giydirilen bu ekinsel kimlik toplumsal çevre içinde sürekli [...]

İletişim Sorunu

2020-07-22T02:48:26+03:00Yazar: |Kategoriler: Yazılar|Etiketler: , , , , , , , , |

İletişim, bilindiği gibi, iki kaynak arasında iletilerin karşılıklı gidip geldiği bir ilişkidir. Eğer ileti tek yönlü akıyorsa, böyle bir durumda iletişimden söz edilemez. İletişim için geri bildirim gereklidir. Günümüzde iletişim, daha çok teknolojiyi çağrıştıran bir kavram. İletişim deyince, akla radyo, televizyon, gazete, telefon, bilgisayar, internet vb. geliyor. İletişim araçlarının teknolojik boyutu dolayısıyla, bilgi akışı ülkeden ülkeye, ulustan ulusa, bireyden bireye denetlenemez bir biçimde, ülkelerin sınırlarını aştı. İletişim, bildirişimin alt yapısı olmakla birlikte, çoğu zaman bildirişimi de kapsayan bir kavram olarak kullanılmaktadır. Kuşkusuz, iletişim bildirişimin olmazsa olmaz bir koşuludur. Bilgilenme hakkı bir insan hakkıdır, ancak bu hakkın kullanılabilmesi iletişim olanaklarıyla [...]

Go to Top